Please, click right here to update your stats. Remember that your profile must be public for duome to be able to visualize the data.
a · am · an · and · apple · boy · bread · drink · drinks · eat · eats · girl · he · i · is · man · she · the · water · woman
20 words
are · book · boys · child · children · girls · has · men · menu · milk · newspaper · read · reads · rice · sandwich · they · we · women
18 words
Belirli Harfitarif: The
Her İngilizce öğrenen Türkün kafasını en çok karıştıran şey the, yani belirli harfitarif, bilindik bir nesneden bahsederken kullanılır. Kafamızı karıştırmasının sebebi tabii ki dilimizde tam olarak karşılığı olmaması. Ama aslında, cümledeki “nesne”de kullaınıldığı zaman dilimizde bir karşılığı var, “ismin belirtme hali”. Örneklerle kullanıldığı yerleri ve çevirileri özetlersek:
1 “ismin –i hali” durumu. yani cümledeki nesnenin belirli bi nesne olması:
(Türkçede bazı fiiller ismin -e halini gerektirdiğinden bu durum orada geçerli değildir "I look at the mirror" ya da "I look at a mirror" ikisi de "aynaya bakarım" şeklinde çevrilebilir. ama nesne tekilse a ya da the'dan birinin kullanılması gerekir)
2 Belirli, daha önceden bahsettiğimiz bir özne olması durumu:
My mother was sick yesterday. I called a doctor. The doctor arrived soon and gave her some medicine. (Burada bir önceki cümlede doktordan bahsettiğimiz için 3. cümledeki “doktor” belirli hale gelir, the kullanmak şarttır.)
3 ..have/has the…” cümleleri En çok kafa karıştıran cümleler bunlar, çünkü “the” girince araya Türkçedeki cümlenin yapısı tamamen değişiyor. Bunu da örnekle açıklamıştım daha önce:
No, the girl has plates. (Hayır kızın –Selcen’in- tabakları var)
Where are the plates we bought yesterday? (Dün aldığımız tabaklar nerede?)
ek: peki ya belirli bir nesnenin birini ait olduğunu söylemek istersek ne kullanacağız? o zaman "possessive pronoun" yani iyelik zamiri kullanmalıyız. yani "the plates are hers" ya da "the plates are Selcen's" ya da "the plates belong to Selcen".
4 the'yı her zaman kullanmamız gereken yerler
doğayla ilgili, evrende bir tane olan şeyler. örneğin: the world , the moon, the sky, the sun, the North pole, the universe gibi
yine bir tane olan, özel coğrafi yerler için. örneğin: the Alps, the river Rhine, the Black Sea, the Pacific Ocean
Birleşik devletlerden ve impratorluklardan oluşan ülkeler: the United States of America, the United Kingdom, the United Arabic Emirates, the Ottoman Empire
topluca bir gruptan bahsetmek için: the Turkish (Türkler), the rich (zenginler), the Öztürks (Öztürkler yani Öztürk ailesi)
sıralama sayıları: the first, the fifth, the tenth
müzik aletleri: the piano, the violin
5 church ( kilise ), mosque ( cami ), hospital ( hastane ), prison ( hapishane ), school ( okul ) gibi kelimeler, bina olarak düşünülüyorsa the kullanılır ama iş/ibadet/eğitim gibi amaçlarla gidildiğinde the kullanılamaz. Yani cuma günü camiye namaz kılmaya gidiyorsanız “I go to mosque”, ama Sultan Ahmet Camii’ne turist olarak gidiyorsanız “I go to the mosque” kullanılır.
Kısaca Çoğullar
bye · english · fine · goodbye · hello · no · not · please · sorry · speaks · thanks · yes
12 words
beef · beer · breakfast · cheese · chicken · coffee · dinner · egg · fish · food · fruit · juice · lemon · lunch · meal · meat · oil · orange · pasta · plate · pork · salt · soup · strawberry · sugar · tea · tomato · vegetarian · wine
29 words
animal · bear · bird · cat · crab · dog · duck · elephant · horse · mouse · spider · turtle
12 words
animals · apples · birds · books · cats · dogs · ducks · elephants · horses · newspapers · plates · sandwiches · turtles
13 words
İngilizcede genel olarak "çoğul" yapmak için kelimelerin sonuna "-s" eki getirilir.
Örneğin: books, boys, girls, vs. Ancak bir çok kelime bu kurala uymaz (düzensiz/irregular):
Diller birbirine birebir çevrilemediği gibi, çoğulluk-tekillik de her zaman çevrilemez. Genel ifadelerde Türkçede tekil, İngilizcede ise çoğul kullanıyoruz. Örnek vermek gerekirse, Türkçede Adamlar elmalar yer(ler) diye bir cümle olmaz, genel olarak adamların elma yediğini belirtmek içinAdamlar elma yer(ler)deriz. İngilizcede ise bu tip genel ifadeler için çoğul kullanılır: The men eat apples şeklinde. Şimdi aşağıdaki örneklere bakalım:
İngilizcede çoğulluk durumununsa bir istisnası var, sayılamayan nesneler, yani uncountable nouns. Bununla ilgili şu yoruma bakınız. Şuradaki listeye de göz atabilirsiniz. http://www.englishclub.com/vocabulary/nouns-uncountable-list.htm Bu tip nesnelerin çoğulu olmadığından tekil kullanılır:
' · 's · her · his · its · mine · my · our · ours · their · your · yours
12 words
İyelik sıfatları kendilerinden sonra gelen nesneleri tanımlarken, iyelik zamirleri bu nesnelerin yerini tutar.
Mesela:
This is my apple. (Bu benim elmam) AMA This apple is mine. (Bu elma benim)
Özne Zamiri/İyelik Sıfatı/İyelik Zamiri:
her · him · it · me · them · us · you
7 words
clothes · pants · wear · wears
4 words
cooks · design · find · go · goes · hear · hears · know · like · likes · listen · listens · loves · make · pays · play · plays · rains · run · runs · says · sees · sleeps · support · swim · swims · take · tell · use · walk · walks · want · wants · work · writes
35 words
Geniş zaman özellikle yinelenen iş ve alışkanlıkları, genel durumları belirtmek için kullanılır.
Sadece 3. tekil şahıs (yani he/she/it ya da onların yerine geçecek şahıs adları) "s" takısı alır. diğer kişiler için fiil takısız olur:
Örneğin içmek 'drink' fiili için:
black · blue · brown · colorful · gray · green · orange · pink · purple · red · white · yellow
12 words
do · does · have · what · what · when · where · which · which · who · whose · whose · why
13 words
because · but · if · or · that · when · whenever · while
8 words
about · after · against · among · as · at · behind · between · by · during · except · for · from · in · like · near · of · off · on · out · over · to · towards · under · with · without
26 words
AT= "Zaman" için saatlerle birlikte kullanılır (at 3 o'clock, at dinnertime, at sunset, at noon etc.) "Yer" için kullanılırken böyle belirsiz yerleri tarif etmek istediğinde kullan örn "I live AT the 5th street in Tampa Bay" veya yerini bildirirken "I am at the bus stop/at the bus station/at the store/at the airport." gibi.
IN= -ZAMAN için günün üç bölümü için kullan örn "I work IN the mornings but not IN the evenings or afternoons". -Aylardan bahsederken kullanmalısın örn "She is planning to get a present for her boyfriend because his birthday is IN March." -Mevsimlerle kullan örn "We're heading out to California IN Spring/Summer..." -Yıllarla kullan örn "Einstein was born IN 1879." -Yüzyıllarla birlikte kullanılabilir örn "The Victorian era was a period IN the 19th century." YER olarak "içinde" demek örnekler: "The principle is IN the classroom", "My friend is IN Germany at the moment (ülkeler, kıtalar, şehirler olabilir)", "She is IN trouble (durum belirtirken)", "I'm IN the car/taxi (araba-taksi için kullanılır)".
ON= ZAMAN olarak kullandığında "günler, günlerin sabah, öğle ve akşam vakitleri, tarih belirttiğinde, bayram gününü belirtirken" kullan. Örnekler: "In this country nobody works ON Sundays" "ON Friday morning I had to go out to see my doctor" "Republic Day in Turkey is celebrated ON 29th of October" "ON New Year's Eve we went to a night club in town." YER için biliyorsun üstünde demek on, bir de sağda-solda derken bir kalıp vardır (the building is on your right/on your left gibi), bir şeye binmiş olabilirsin "I'm ON the train coming to New York" gibi bir de telefondayım demek için de "I'm ON the phone" kalıbını diyebilirsin".
today · tomorrow · tonight · until
4 words
police
1 words
afraid · alive · available · beautiful · bilingual · clean · convenient · cultural · different · dirty · efficient · excellent · expensive · familiar · famous · final · frequent · future · general · historical · human · important · impossible · independent · interesting · left · legal · little · living · local · main · military · minimum · modern · necessary · negative · next · normal · official · open · opposite · own · perfect · personal · popular · positive · possible · private · professional · real · recent · religious · responsible · sad · same · serious · special · tired · traditional · whole · wooden · wrong
62 words
answers · ask · believe · comes · consider · ends · fail · feel · follow · hope · include · includes · live · makes · mark · needs · offer · offers · open · pass · present · raise · remember · rest · return · returns · save · searches · seems · shows · sign · starts · stop · takes · thank · trust · wish · works
38 words
again · almost · already · also · always · anywhere · approximately · as · away · clearly · completely · currently · definitely · easily · else · enough · especially · even · ever · exactly · far · finally · generally · here · however · just · late · later · least · more · much · necessarily · neither · never · nor · normally · now · once · only · perfectly · possibly · pretty · really · slowly · so · sometimes · soon · still · then · there · together · too · twice · usually · very · well · yet
57 words
along · into
2 words
scissors · through · tv
3 words
people
1 words
abroad · america · american · around · china · chinese · drive · england · europe · european · france · french · germany · international · italian · south · travel · travels · turn · turns
20 words
all · all · another · any · anybody · anything · both · each · every · everybody · everyone · everything · few · no · nobody · none · nothing · one · other · someone · something · such · that · that · these · these · this · this · those · those
30 words
amount · average · eight · eighteen · eighty · eleven · enough · fifteen · fifty · first · five · forty · four · fourteen · fourth · half · hundred · last · less · majority · many · meter · million · more · much · nine · nineteen · ninety · one · pair · per · seven · seventeen · seventy · six · sixteen · sixty · some · sum · ten · third · thirteen · thirty · thousands · three · total · twelve · twenty · two
49 words
adds · agree · allows · announce · appears · arrive · asks · assumes · begins · believes · calls · contains · continues · counts · creates · cuts · deliver · delivers · demands · dry · explains · feels · fill · finds · fits · fly · follows · gets · gives · helps · import · introduce · knows · leaves · lives · looks · mix · opens · presents · produces · put · puts · receives · reserve · reserves · respect · serves · sets · signs · sing · spend · supports · talks · tells · thinks · tries · uses · visits · watches · wins · wishes
61 words
meaning · studies · teaching · training
4 words
answered · appeared · ate · born · called · came · cooked · decided · died · drank · entered · explained · fell · felt · finished · found · gave · had · happened · heard · informed · introduced · kept · knew · left · liked · listened · looked · lost · loved · made · opened · performed · played · rained · reached · recently · returned · said · saw · seemed · showed · spoke · started · stayed · stopped · supported · talked · thought · told · took · touched · tried · turned · used · walked · wanted · watched · went · were · won · wrote · yesterday
63 words
add · be · buy · call · change · close · come · cook · create · do · enter · get · give · help · keep · learn · let · look · love · need · pay · place · rain · rent · say · see · sell · set · show · sleep · speak · start · study · think · touch · try · visit · write
38 words
able · alone · bad · best · better · big · bigger · cheaper · cleaner · clear · cold · deep · fair · fast · free · full · good · great · happy · hard · hot · large · less · long · new · nice · old · older · poor · prettier · pretty · pure · ready · rich · sharp · short · simple · small · smaller · strong · sure · sweet · tall · than · true · weak · worse · worst · young · younger
50 words
ago · before · previous · previously · since
5 words
accept · achieve · affect · allow · analyze · answer · appear · apply · assume · avoid · beat · begin · belong · build · choose · continue · count · cover · cut · define · develop · die · exist · explain · finish · fit · forget · hate · how · improve · increase · leave · lets · lose · meet · miss · prepare · prevent · produce · reach · recover · repeat · respond · serve · shut · stay · suffer · talk · though · understand · wait · wake · win
53 words
what · where · which · who · whom · whose
6 words
İlgi zamirleri iki cümleyi birleştirmek için kullanılır. Birleştirilen cümlelerden ikincisi ilkiyle ilgili bir bilgi verir.
Genel olarak bunlar Türkçeye -idik ekiyle çevrilir (sevdiğim, bildiğin, doğduğu gibi).
whose: aitlik bilgisi verir. "olan" şeklinde ya da "-an" ekiyle çevrilir (yaşayan, doğan...)
of which, of what: bir grup isminde bazılarını tanımlarken kullanılırlar. "olan" şeklinde çevrilirler.
herself · himself · itself · myself · ourselves · themselves · yourself · yourselves
8 words
down · up
2 words
calling · coming · cooking · doing · drinking · eating · following · getting · giving · going · happening · having · including · leaving · looking · making · paying · playing · raining · reading · running · saying · seeing · sitting · sleeping · speaking · starting · studying · swimming · taking · talking · thinking · touching · trying · waiting · walking · watching · wearing · working · writing
40 words
exercise · exercises · jump · jumps · kick · scored
6 words
musical · opening · painting
3 words
news
1 words
ill · sick
2 words
national
1 words
alcohol · decrease · discover · electric
4 words
advertising · costs · global
3 words
can · cannot · could · may · must · should · would
7 words
Belirli Harfitarif: The
Her İngilizce öğrenen Türkün kafasını en çok karıştıran şey the, yani belirli harfitarif, bilindik bir nesneden bahsederken kullanılır. Kafamızı karıştırmasının sebebi tabii ki dilimizde tam olarak karşılığı olmaması. Ama aslında, cümledeki “nesne”de kullaınıldığı zaman dilimizde bir karşılığı var, “ismin belirtme hali”. Örneklerle kullanıldığı yerleri ve çevirileri özetlersek:
1 “ismin –i hali” durumu. yani cümledeki nesnenin belirli bi nesne olması:
(Türkçede bazı fiiller ismin -e halini gerektirdiğinden bu durum orada geçerli değildir "I look at the mirror" ya da "I look at a mirror" ikisi de "aynaya bakarım" şeklinde çevrilebilir. ama nesne tekilse a ya da the'dan birinin kullanılması gerekir)
2 Belirli, daha önceden bahsettiğimiz bir özne olması durumu:
My mother was sick yesterday. I called a doctor. The doctor arrived soon and gave her some medicine. (Burada bir önceki cümlede doktordan bahsettiğimiz için 3. cümledeki “doktor” belirli hale gelir, the kullanmak şarttır.)
3 ..have/has the…” cümleleri En çok kafa karıştıran cümleler bunlar, çünkü “the” girince araya Türkçedeki cümlenin yapısı tamamen değişiyor. Bunu da örnekle açıklamıştım daha önce:
No, the girl has plates. (Hayır kızın –Selcen’in- tabakları var)
Where are the plates we bought yesterday? (Dün aldığımız tabaklar nerede?)
ek: peki ya belirli bir nesnenin birini ait olduğunu söylemek istersek ne kullanacağız? o zaman "possessive pronoun" yani iyelik zamiri kullanmalıyız. yani "the plates are hers" ya da "the plates are Selcen's" ya da "the plates belong to Selcen".
4 the'yı her zaman kullanmamız gereken yerler
doğayla ilgili, evrende bir tane olan şeyler. örneğin: the world , the moon, the sky, the sun, the North pole, the universe gibi
yine bir tane olan, özel coğrafi yerler için. örneğin: the Alps, the river Rhine, the Black Sea, the Pacific Ocean
Birleşik devletlerden ve impratorluklardan oluşan ülkeler: the United States of America, the United Kingdom, the United Arabic Emirates, the Ottoman Empire
topluca bir gruptan bahsetmek için: the Turkish (Türkler), the rich (zenginler), the Öztürks (Öztürkler yani Öztürk ailesi)
sıralama sayıları: the first, the fifth, the tenth
müzik aletleri: the piano, the violin
5 church ( kilise ), mosque ( cami ), hospital ( hastane ), prison ( hapishane ), school ( okul ) gibi kelimeler, bina olarak düşünülüyorsa the kullanılır ama iş/ibadet/eğitim gibi amaçlarla gidildiğinde the kullanılamaz. Yani cuma günü camiye namaz kılmaya gidiyorsanız “I go to mosque”, ama Sultan Ahmet Camii’ne turist olarak gidiyorsanız “I go to the mosque” kullanılır.
Kısaca Çoğullar
İngilizcede genel olarak "çoğul" yapmak için kelimelerin sonuna "-s" eki getirilir.
Örneğin: books, boys, girls, vs. Ancak bir çok kelime bu kurala uymaz (düzensiz/irregular):
Diller birbirine birebir çevrilemediği gibi, çoğulluk-tekillik de her zaman çevrilemez. Genel ifadelerde Türkçede tekil, İngilizcede ise çoğul kullanıyoruz. Örnek vermek gerekirse, Türkçede Adamlar elmalar yer(ler) diye bir cümle olmaz, genel olarak adamların elma yediğini belirtmek içinAdamlar elma yer(ler)deriz. İngilizcede ise bu tip genel ifadeler için çoğul kullanılır: The men eat apples şeklinde. Şimdi aşağıdaki örneklere bakalım:
İngilizcede çoğulluk durumununsa bir istisnası var, sayılamayan nesneler, yani uncountable nouns. Bununla ilgili şu yoruma bakınız. Şuradaki listeye de göz atabilirsiniz. http://www.englishclub.com/vocabulary/nouns-uncountable-list.htm Bu tip nesnelerin çoğulu olmadığından tekil kullanılır:
İyelik sıfatları kendilerinden sonra gelen nesneleri tanımlarken, iyelik zamirleri bu nesnelerin yerini tutar.
Mesela:
This is my apple. (Bu benim elmam) AMA This apple is mine. (Bu elma benim)
Özne Zamiri/İyelik Sıfatı/İyelik Zamiri:
Geniş zaman özellikle yinelenen iş ve alışkanlıkları, genel durumları belirtmek için kullanılır.
Sadece 3. tekil şahıs (yani he/she/it ya da onların yerine geçecek şahıs adları) "s" takısı alır. diğer kişiler için fiil takısız olur:
Örneğin içmek 'drink' fiili için:
AT= "Zaman" için saatlerle birlikte kullanılır (at 3 o'clock, at dinnertime, at sunset, at noon etc.) "Yer" için kullanılırken böyle belirsiz yerleri tarif etmek istediğinde kullan örn "I live AT the 5th street in Tampa Bay" veya yerini bildirirken "I am at the bus stop/at the bus station/at the store/at the airport." gibi.
IN= -ZAMAN için günün üç bölümü için kullan örn "I work IN the mornings but not IN the evenings or afternoons". -Aylardan bahsederken kullanmalısın örn "She is planning to get a present for her boyfriend because his birthday is IN March." -Mevsimlerle kullan örn "We're heading out to California IN Spring/Summer..." -Yıllarla kullan örn "Einstein was born IN 1879." -Yüzyıllarla birlikte kullanılabilir örn "The Victorian era was a period IN the 19th century." YER olarak "içinde" demek örnekler: "The principle is IN the classroom", "My friend is IN Germany at the moment (ülkeler, kıtalar, şehirler olabilir)", "She is IN trouble (durum belirtirken)", "I'm IN the car/taxi (araba-taksi için kullanılır)".
ON= ZAMAN olarak kullandığında "günler, günlerin sabah, öğle ve akşam vakitleri, tarih belirttiğinde, bayram gününü belirtirken" kullan. Örnekler: "In this country nobody works ON Sundays" "ON Friday morning I had to go out to see my doctor" "Republic Day in Turkey is celebrated ON 29th of October" "ON New Year's Eve we went to a night club in town." YER için biliyorsun üstünde demek on, bir de sağda-solda derken bir kalıp vardır (the building is on your right/on your left gibi), bir şeye binmiş olabilirsin "I'm ON the train coming to New York" gibi bir de telefondayım demek için de "I'm ON the phone" kalıbını diyebilirsin".
İlgi zamirleri iki cümleyi birleştirmek için kullanılır. Birleştirilen cümlelerden ikincisi ilkiyle ilgili bir bilgi verir.
Genel olarak bunlar Türkçeye -idik ekiyle çevrilir (sevdiğim, bildiğin, doğduğu gibi).
whose: aitlik bilgisi verir. "olan" şeklinde ya da "-an" ekiyle çevrilir (yaşayan, doğan...)
of which, of what: bir grup isminde bazılarını tanımlarken kullanılırlar. "olan" şeklinde çevrilirler.